MEDYA VE SPOR YÖNETİMİ

Ben de yazı yazıyorum. Acaba yazı yazıyorum diye gelen misafirlerimi bekletsem mi? Ama böyle yapmıyorum, gönüllü ve part-time köşe yazarı olarak bu vazifemi yatmadan önceki yirmi dakikama sığdırıyorum. Merak edenler varsa ardından neler yaptığımı sıralıyorum: Yarın hava nasıl olacak diye son kez internete göz atıyorum, buzdolabından çıkardığı yarım litre soğuk sütün ılıması bekliyorum, iki portakal ve bir elmayı vitamin yerine değerlendiriyorum, ılık bir duş ve doğruca uykuya...

O zaman Zeki Çol’a çok bozulmuştum. Ama sonraki yıllarda onun yazılarını okudukça, yorumlarını izledikçe ve en önemlisi, TFF’de yaptığı yayın faaliyetleri ile oldukça fazla puan toplamıştı benim nezdimde...

Neyse devam edeyim yazıma:

Ardından kapı açıldı ve içeriye girdik. Üstad gazete yazısını yazmakta olduğundan bizi söz verdiği saatte kabul edemedi. Sonra yemeği geldi. Bize de söyledi ama bizim o kadar zamanımızın olmadığını belirttik. Konuştuk, tartıştık ve sonunda o sempozyum daha önce yazdığım tarihte Celal Bayar Üniversitesi patronluğunda yapıldı. Aralarında Kurthan Fişek, Togay Bayatlı, Atilla Gökçe gibi isimlerin yer aldığı bu toplantıda “Medya ve Spor” masaya yatırılmış, ilginçtir neredeyse bugün yaşadıklarımızın tamamı o zaman öngörülmüştü.

Futbolcuların aşırı paralara transfer olmaları, FIFA’daki değişiklikler, sporda ve özellikle spordaki şiddetin boyut büyütmesi, kontrolsüz işlemlerin varlığı, sporda reklamların daha çok kullanılması, yayın hakları, yayıncı kuruluş işleri ve tabii ki federasyon yapılanmaları, vb.

Gerçekten, bugüne geldiğimizde gözümüzün önünden geçenleri izlemekte zorlanıyoruz. Kulüplerin birbirleri ile olan spor dışı çekişmeleri, teşkilatın dörde bölünmesi, çok doğal karşıladığımı belirterek yazıyorum, siyaseten getirilen görevlilerin işi bilmiyor oluşları (çünkü işi bilenlerden her zaman korkulur!), merak etmeyin, teşkilatın işi bilen çalışanları da bulunuyor, onlar da devre dışı bırakıldılar, medyanın olaylara ters bakışı, federasyonların başarısız olmalarına rağmen aynı ekiplerin tekrar göreve gelmeleri ve bir de üstüne vazife olmayan konuların sürekli açıklamalarla gündeme getirilmesi...

Çok açılı bakışlarımın bana getirdiği değerlendirme kırpıntıları bunlar. Haydi buna bir tanesini daha ekleyelim: Kulüpler yasası hazırlanıyor. Kulüplerden ne kadar görüş alındı veya istendi? Çıkacak olan yasa ile yönetilecek olan bu mini spor örgütlerinin bugünkü yapılanmasından farkında olan kişiler var mıdır acaba? Üniversitelerin Spor Yöneticiliği Bölümlerinin çalışanları ile görüş alış-verişinde bulunuldu mu?

Son olarak gündeme zorla getirilen kulüplerin vergi borçlarının alınıp alınmayacağı konusu ile yazımı bitirmek istiyorum: Sayın Bakanın, tahakkuk edilen vergilerin ertelenemeyeceğini, bunun alınmayacağının düşünülmemesi gerektiğini açıklayan konuşmasını televizyon haberlerinden kısaca izledim. Bu değerlendirme Spor Bakanımız tarafından mı yapmalıdır, yoksa Maliye Bakanımız mı?

Konular ve görüşler karıştırılmak istenmektedir. Varsa böyle bir çalışma zaten çoktan başlatılmış olmalıdır? Yoksa bazı kulüplere gözdaği mı verilmek istenmektedir? 2020 için aday olan bu ülke spor için artık farklı yaklaşımlar ve yeni yapılanmalar beklemektedir. Olayların tamamına bir taraftar veya konunun küçük temsilcisi olarak bakma yerine küresel şekillendirmelere yelken açılmalıdır. Bu açılardan medya ve medya yazar-konuşanlarının çalışmaları önemli ama bir o kadar bu işi yönetmeye soyunmuşların tavır, davranış ve değerlendirmeleri önemlidir!