SON DAKİKA
![]() ![]() ![]() ![]() GALATASARAY ŞAMPİYON!..![]()
Süper Lig inişli çıkışlı, tartışmalı, sevindirici, üzüntü verici olaylar içinden geçerek de olsa, birincisini buldu: Şampiyon Galatasaray… İçtenlikle kutlar, içte kazanılan bu büyük başarının Avrupa maçlarında da sürmesini dileriz. Futbol şampiyonluğu, çok elemanlı bir bütünlüğün (Oyuncular, teknik adamlar, hakemler, yöneticiler, seyirciler, medya, yorumcular, görünmeyen çeşitli görevliler ve de fanatik taraftarlar…) başarılı bir göstergesidir. Hiç kimse şampiyonluk şu kişinin, bu kişinin diyemez. Ancak şampiyon adayı olan takımlarımıza genel bir bakış yaparsak, şampiyonluğu zihinsel olarak Galatasaray, diğerlerinden daha çok düşündü, daha çok istedi. Üstelik başından beri kendini şampiyonluğa inandırmıştı da... Tüm bunlar şampiyonluğun neden değerli bir hedef olduğunun da kanıtıdır. Galatasaray’ı alkışlamak gerekir.
* * *
Burada örnek bir sporcuya, Galatasaray takımında yıllarca ter dökmüş bir futbolcuya değinmeden geçemeyiz; Hamza Hamzaoğlu… Görev teklif edildiğinde, para pul sormadan, “ben bu Galatasaray ailesinin bir evladıyım, canla başla takımımın teknik sorumluluğuna soyunuyorum, elimden ne gelirse yapacağım” demiştir. İyi niyeti her konuşmasında, her hareketinde belli olan Hamzaoğlu, Galatasaray’ı şampiyonluğa ulaştırmıştır. Onu candan kutlarım. Bu yıl gördüğümüz birçok yavanlıklar içinde, Hamzaoğlu’nun duruşu ve futbolcu Semih’in hakemi müşkül kararında rahatlatacak jesti, futbolumuz adına sevindirici resimler olmuştur.
* * *
Bir noktaya daha değinmek istiyorum; Galatasaray’a hiç yakışmayan bir futbolcu var; Melo… Rakiplerine acımasız fauller yapan, kasten yerdeki meslektaşının ayağına basan, seyirciyi tahrik eden hareketleri adet edinmiş bu Brezilyalıyı, umarım gelecek sezonda sahalarımızda görmeyiz.
* * *
Genel olarak büyük denilen takımlarımız Galatasaray dışında, ne güven verici bir kaleciye sahiplerdi, ne de takımı çekip çevirebilecek kaptanlara... Bu görüntülerin şampiyonlukta büyük birer handikap olduğunu hep gördük. Takım kalesinden emin olmazsa, rahat oyun sergileyemez, taktik uygulamaları başaramaz. Oyuncuların saygısını ve güvenini kazanmış takım kaptanları da çok önemlidir. Hakemlerin her düdük çalışında 3- 4 oyuncunun üstlerine yürümelerini, türlü türlü itirazlarda bulunmalarını, rakip oyuncularla cebelleşmelerini, seyircilere sataşmalarını, hatta takımların teknik adamlarına bulaşmalarını görmezlikten gelemeyiz. Bunun ilk nedeni takım kaptanlarının saha içindeki otoritelerinin bilincinde olmamalarında aranmalıdır. Bu otorite boşluğu birçok oyuncunun boş yere kart görmelerine, oyundan atılmalarına neden olmaktadır. Son Fenerbahçe- İstanbul Başakşehir maçında şampiyonluğa oynayan Fenerbahçe’nin dört oyuncusu oyundan atıldı. Affedilecek, hoşgörü ile karşılanacak bir durum değildi bu.
* * *
Maçlarda ciddi korkular yaşanıyor. Hakemlerimiz çok iyi bildikleri oyun kurallarını uygulamaktan ürker gibiler. Büyüklere penaltı vermekte zorlanıyorlar. Kırmızı kartlarda da aynı çekingenlik gözden kaçmıyor. Bu da, canla başla didinen büyükler dışındaki takımlara, haksızlık oluyor. * * *
Teknik adamlarımız oyuncu değiştirme işinde rahat değiller.Oyundan alınan futbolcu centilmenliğe uymak zorundadır. Hoca sana elini uzatınca elini sıkacaksın. Burada yönetimlerin para cezasını işleme koymaları gerekir. Bu olmazsa, o zaman futbolcu oyunu kendi kurallarına göre oynamaya kalkar; sahada tam bir kaos yaşanır. Bu tür yavanlıklar seyircileri de üzüyor. Nitekim hiçbir maçta tam kapasitede seyirci çekemiyor statlara takımlarımız.
* * *
Bu sezon birkaç maçın dışında, hop oturup hop kalktığımız maçlar izleyemedik. Takımlarımız, sanıldığı gibi, iki üç kulvarda yarışacak güçte görünemediler. Avrupa maçlarında beklenenin altında kaldılar. Son aylarda birçok futbolcumuz 90 dakikayı bile zar- zor çıkarabildiler. Sık sık sakatlanmalar, hakemlerle uğraşmalar, takım içinde sürtüşmeler, sinirli davranışlar, hiç hoş görüntüler değildi. Bunlar sporun ruhuna aykırı düşüyordu. Nitekim bunların uzantısı milli takımımıza da bulaşmıştı. Kavgalar korku verici boyutlara ulaşmıştı…
* * *
Bu sezon böyle geçti… Geçti ama gene yanlış transferler, yönetim hataları (Olur olmaz beyanatlar), takım- içi uyum, kaleci, kaptan ve de iyi bir iki vurucu bulamazlarsa, gene yavanlıklar yaşarız. Söylemeden geçemeyeceğim: Artık kendi içimize dönelim. Dışardan elimizi eteğimizi çekelim. Yeni Hamzaoğlu’lar bulalım… Takımı için canla başla ter dökecek öz çocuklarımıza kucak açalım. Ve bu potansiyel ülkemizde var…
Bu makale 430 kez okundu Yükleniyor...
|