SON DAKİKA
GELELİM SPORA...![]() Spor denilince ağırlıklı olarak futbolun yazılıp, konuşulduğu bir yerde Voleybol ve Basketboldan bahsetmek acaba ne kadar ses getirebilir? Bence kısa bir süre konuşur sonra unutur gideriz.
Kıymetli dostum Cengiz Karakaşoğlu’nun hentbola ilişkin yazısını ibretle okudum. Küçük bir parçası olmak için yıllarca gönüllüsü olarak çalıştığım bu sporda gelinen düzeyin çok parlak olmadığını biliyorum. Tek avuntum uluslararası arenada bir çift hentbol hakemimizin arada görev yaptığı Şampiyonlar Ligi maçlarını izlemek oluyor.
Çok sık değişen federasyon başkanları, bir sistemin olmayışı, kişisel kıskançlıklar, doğru sponsorların bulunamaması, hentbol seyircisinin küsmesi ve en önemlisi okul hentbolunun kayboluşu bu gerilemenin önemli nedenlerinden bir kaçıdır.
Arada ben de hentbol için bir şeyler yazıyorum ama kaç kişi okuyor, kaç kişiye ulaşıyor, bilemiyorum. Aslında okuması gerekenlerin başkaları olduğu kanaatindeyim. Hentbol yazarları ve yorumcuları da ortadan çekilince bu spor yetim halde devam ediyor. Merak etmeyin, aklımda kalanlarla, aldığım notlarla, kendime yolladığım e-postalarla birikmiş bir dosyaya sahibim. Bunları bir roman tadında sizlerle paylaşacağım.
Voleybol’daki kadınlarımızın Dünya ikinciliğini kutluyorum. Fakat bu başarının mimarının Erol Ünal Karabıyık olduğunu herkesin bilmesini istiyorum. Bugünün tohumlarını o günün başkanı toprağa bırakmıştı… Müsaade ederseniz kutlama mesajımı Karabıyık’a göndermek istiyorum: Tebrikler Başkan…
Basketbol’da erkek milli takımımız iyi gidiyor. Koç’un söylediği gibi madalya ve kupa peşindeyiz. Oradan da iyi bir sonuçla döneceğimize inanıyorum. Fakat Almanya’nın Slovenya’yı yenmesine çok dikkat etmek gerekir!
Fenerbahçe, Alman-İtalyan karışımı bir antrenörü, yani yabancı bir antrenörü ligin dördüncü haftasında getirdi. Başarısız olduğunda diyecek ki, bu oyuncuları ben istemedim. FB birkaç maç daha kaybederse Ali Koç bu işten vazgeçebilir.
GS, hesaplamakta güçlük çektiğim transfer bedelleri sonrası kendinde tuttuğu futbolcunun sakatlığı ile uğraşıyor. İşte burada spor hekimlerine çok büyük görevler düşüyor. Kulüplerimiz (Buna milli takımlarımız da dahil edilmelidir) sporcularının sağlıkları için yüksek kapasiteli spor hekimlerini bünyelerinde bulundurmalıdırlar. Size burada birkaç isim vereceğim; Prof. Dr. Cumhur Cevdet Kesemenli, Prof. Dr. Hakan Gür, Prof. Dr. Barış Yılmaz, Prof. Dr. Metin Ergün… Bu hekimler hem koruyucu hekimlik hem de tedavi süreçlerinde düşünülenin üstünde katkı verebilecek güç ve kapasiteye sahiptirler. Benden söylemesi…
Spor yorumculuğu konusuna hiç girmek istemiyorum. Ne bilgi ne deneyim ne de konuşma adabı bile olmayanların yorumculuk yapması akıllara zarar bir konudur. Aklıma gelen tek kuruluş olan TSYD’nin kendi iç çekişmelerinden kurtulup asıl bu meselelere odaklanmasını istiyorum.
Geçenlerde basketbol üzerine konuşan birkaç gazetecinin geçmişteki başarılarını açıklarken Çavuşoğlu Lisesi demeleri gerekirken Cağaloğlu Lisesi şeklinde konuşmaları beni yerimden hoplatmıştı. Kıymetli dostum Prof. Dr. Barış Yılmaz’ın bir basketbolcu ve aynı zamanda o liseden mezun olduğunu bildiğim için konuyu gündeme getirmezsem rahatsız olurdum. Neyse ki, sonrasında sanıyorum düzeltme konuşmalarını yaptılar. Bu da bir nezakettir.
Konuşulacak ve yazılacak çok şey var ama yerim o kadar uzun değil. Haftalık bu kadar…
Bu makale 18 kez okundu Yükleniyor...
|