SON DAKİKA
![]() ![]() ![]() ![]() HAVA DEĞİŞİYOR SANKİ!..![]()
HAVA DEĞİŞİYOR SANKİ...
Ne vakit ki, başta Ada Futbolu olmak üzere, İspanya, İtalya maçları Vb. bizim TV’lerde yayımlanmaya başladı, herkesin gözü açıldı. Anladık ki, ülkemizde oynanan futbol, pek de futbol değilmiş. Özellikle Britanya adalarında yandan gelen toplara, şut sertliğinde kafa vurmalar, frikik gibi taç atmalar, doğru dürüst kaleciler… Bir önemli nokta: Futbolda dürüstlük… Kimse kendini penaltı için yerlere atmıyor, yalandan sakatlanma numaralarına girmiyor, hiçbir futbolcu göz göre göre karşıt takımın oyuncusunun üstüne başına ayağına basmıyor. İspanya’nın Messi’si ve Ronaldo’su sert bir darbe aldıkları zaman, yerlerde kıvranıp durmuyor, rakibine saldırmıyor. Çünkü biliyor ki, kasıtlı bir yavanlık yapmaz karşıt oyuncular. İtalyanları ayrı tutarsak, genellikte oyuncular numaraya girmiyorlar. Bu işten para kazandıklarını içlerine sindirmişler, meslektaşlarına saygılı davranıyorlar…
Ara transferler kimi yarayacak, birkaç hafta içinde göreceğiz. Kanımca teknik adamlarımız işin kolayına kaçıp, aksayan yerlerine hemen transfer yaptırıyorlar. Alman spor terbiyesi almış olan Türk çocukları, performanslarında daha ciddi, daha verimli görünüyorlar. Ancak unutmayalım ki, Avrupa’nın da az gelişmiş ülkeleri var. Bu hem beyinsel, hem etik bakımından, hem de spor alanlarındaki davranışları bakımından çok belirgin. Siyahi bazı sporcular da yavanlıklara karışıyorlar zaman zaman… Bir iş için para alıyorsan, karşılığını vereceksin. Gerisi etik dışıdır…
Süper Lig’in 2. yarısı umut verici bir hava vermeye başladı. Takımlarımız daha seyirlik oyunlar oynuyorlar. Üç büyükmüş, beş büyükmüş lafları gülünç geliyor seyirciye. Her ne kadar İstanbul takımları şampiyonluğa daha yakın görünüyorsa da, biraz daha tutarlı konuşmamızda yarar var sanırım. Niye mi? Listenin başındaki üç takım, savunma futbolunda hiç güven vermiyorlar. İyi vurucuları olmasa, çok zor durumlara düşecekler. Nitekim Galatasaray’ teklemeye başladı bile… Bursaspor karşısındaki hayli neydi öyle? Dışarıda oynayan futbolcularımız, salt Ali– Veli – sarı çizmeli Memet Ağa değildir. İlkin Türk futbolcusudur. Bir kitleyi temsil ediyorsun. Benim kesem doldu, istediğimi yaparım havasına giremezsiniz. Ülkemizdeki gibi istediğine el kol hareketi yapamazsınız, küfür edemezsiniz. Hele ayakkabı hiç fırlatamazsınız… Fi tarihte Beşiktaşlı Alpay, bir maçta gole giden rakibini, arkadan faul yapıp düşürme durumundayken, bunu yapmadı. Bu tutumu alkışlandı ve ardından Ada’ya transfer oldu. Orada da başarılı maçlar çıkardı, tutundu. Ancak Türkiye – İngiltere maçında (İstanbul’da) İngilizlerin kazandığı bir penaltıyı dışarı vuran Kaptan Beckham, üzüntü içinde donmuş kalmışken, Alpay onun üzerine yürüyüp, yavan bir harekette bulundu. Oysa Ada’dan iyi tanıdığı Beckham’a, o hareket yerine onu teselli edecek biçimde yanaşsaydı, elinden tutup kaldırsaydı, bütün İngiltere’de yıllarca konuşulurdu. O fırsatı ne yazık ki kullanamadı. Ve Ada’dan uzaklaştırıldı. Ülkemiz adına çok yazık oldu. Şimdi de Arda’ya yazık oluyor. Üzülmemek elde değil… Sergen’in futbol yaşamını çoğumuz biliyoruz. 50 yılda bir görülecek bir yıldızdı. İstanbul’un üç büyüklerinde oynayan tek futbolcuydu sanırım. Ne yaptık onu? Taşra takımlarında oynamaya mecbur ettik. Ola ki tahsili, sertifikaları yeterli değildir. Ancak bu adam futbolu çok iyi biliyor. Sinirlenmeden izlediğim tek futbol yorumcusu o idi. Gaziantep’ten sonra sanırım Sivas’ı da kurtaracak bu lig cenderesinden… Bu makale 423 kez okundu Yükleniyor...
|