SON DAKİKA
![]() ![]() ![]() ![]() HENTBOL ÜZERİNE!..Aslında bu başlıklı yazımı geçen hafta tamamlamış ve bazı arkadaşlarıma gönderdiğimi sanmıştım. İzmir’den Sevgili Dostum Avni Erboy’un mesajını alınca kontrol ettim. Ne yazık ki yazıyı eklemeden “hentbol’dan bir nostalji yazısı” şeklinde konusunu yazarak ama dosyayı eklemeden yollamışım. Sonrasında nasıl olsa bu yazı masa üstünde kayıtlıdır diyerek tekrar bilgisayarımı inceleyince gerçekle yüz yüze geldim. Dosyayı bırakın silmeyi üstüne başka bir yazı yazmışım. Etrafımdaki azılı bilgisayar delilerini devreye soktum. 3 günden beri onlar da bir şey yapamadılar. Türlü şeyler söylediler. Üçüncü kurtarma dosyasını bilgisayarıma yüklediler. İlk ikisinden bir şey çıkmadı. Şimdi sonuncusundan medet umuyorum. Bu yazıyı yazarken aslında yazdıklarımın beynimin bellek kıvrımlarının bir bölümde saklandığını biliyorum. Oralardan geriye çağırıyorum ama aynı cümlelerin gelmesi mümkün olmuyor. Her yazdığımı ezberlemek şimdilik imkânsız. Şimdi de neler yazmıştım deyip, aklımda kalanları sıralamaya çalışacağım. Konu başlangıcı, Eskişehir’de yapılacak olan hentbolcuların buluşması üzerine idi. Oradan geçmişe dalıp Üniversite yıllarımda çok sık gittiğimiz Eskişehir günlerine uzandım. Genellikle kış mevsiminde oraya giderdik. Kar, çamur ve başka kış koşullarına rağmen çok zevkli maçlar yapardık. Eğer İller Bankası ve DSİ Misafirhanelerini erken aramadıysak Porsuk boyunca sıralanan otellerde kalırdık. O otellerden aklımda kalan en önemli hatıra bayan oyuncularımızın otel içinde kullandıkları takunyalar idi. Terliğe alışmış Ege çocuklarının tahtadan yapılmış takunyalara alışması, hatta otelden ayrılırken otel sahibinin hediye ettiği bu tahta terlikler hâlâ aklımın bir köşesinde yer etmiş şekilde durmaya devam ediyor. Şimdiki Eskişehir çok farklı. Nasıl diye merak edenlere tek tavsiyem yazılanları okumak, haberlere bakmak yerine oraya gitmeleridir. Bu vesile ile Eskişehir buluşmasını düzenleyen Sinan Öner kardeşime, ismini yazmazsam bana çok kızacağına inandığım Ahmet Türe’ye, en son beraberliğimizde neredeyse eşi ile birlikte Boğazın sularında kaybolmak üzere iken kurtulan İsmail Hakkı Ünal’a saygı ve sevgilerimi gönderiyorum. Boğazdaki o hazin kazada kıymetli kardeşim Mehmet Çakıt’ı kaybetmiştik. Onu rahmetle anıyorum. Hentbola 1976 yılından bu yana başkan olarak hizmet eden isimler şunlar: 27 yaşında ilk federasyon başkanı olan Yaşar Sevim’den başlarsak, Sedat Muratlı, İbrahim Selet, Şeref Tunca, Yavuz İmamoğlu, Serhat Bilgi, Günal Ensari, Tarık Cengiz ve Bilal Eyüboğlu… Sonuncusu hariç, hepsi ile bir şekilde gönüllü olarak çalışma şansım oldu. Her dönemin iyi taraflarını masamın üstüne yerleştirdim. Kötülerini sahiplerine iletiyorum. Bunlara takılmaya gerek yok ama hentbolda işlerin nasıl gittiğini ciddi biçimde araştırmak gereklidir diye düşünüyorum. Milli takım antrenörlerimize maaş veremiyoruz. Kulüplerde çalışan antrenörlerimiz çok iyi olmayan koşullar altında çalışıyorlar. Kulüp yöneticilerimiz takımlarının başarısı için çırpınıyorlar. Bu konulara daha sonra detaylı biçimde gireceğiz. Bu makale 562 kez okundu Yükleniyor...
Yorumlar yüklenirken lütfen bekleyiniz...
|