SON DAKİKA
![]() ![]() ![]() ![]() HEP BİRLİKTE SEVİNELİM!![]() Haftanın önemli iki olayı, zor da olsa Galatasaray ve Fenerbahçe futbol takımlarımızın Avrupa Kupalarında tur atlamalarıdır. İki takımımızı da yürekten kutlarım. Bu tür olaylarda, taraflı tarafsız tüm futbol topluluğumuzun bütünleşmesi gerekir. Uluslararası arenada takımlarımız ne kadar çoğalırsa, bunların maddi ve manevi getirileri de o denli artar. Vakıf Bank bayan voleybolcularımız bizi sevince boğdular Avrupa Şampiyonluğu’ nu kazandılar… Onları da kutlarım. Efes erkek basketçilerimiz de başarılı sonuçlarla yürüyorlar. Tüm bu başarılı sonuçlar, gönlüm istiyor ki, sporumuzun her dalında, barışı, dostluğu, sporu spor gibi yaşamayı da beraberinde getirsin. Kulüp Başkanları yan yana oturup maçlarını bir arada izleyebilsinler. Sonuç ne olursa olsun kucaklaşarak ayrılsınlar. Yoksa düz seyircileri kanalize etmek çok zorlaşır… Galatasaray ve Terim … Terim, Galatasaray takımının düz bir çalıştırıcısı değil, karizmatik bir sembolüdür. Bir dönemin Gündüz Kılıç’ı gibi… O bu işe yüreğini koymuştur. Teknik direktör denilip geçilemez. Bazı yöneticiler, “burası benden sorulur” havasına giriyorlar; onları onaylamam mümkün değil. Terim başarısız oldu mu, kendi çeker gider. Çünkü o, oralara kolay gelmedi. Takımı ile bu denli bütünleşmiş kaç kişi gösterebilirsiniz bana? Ve bu tip spor adamlarımızın çoğalması gerek. Real Madrid dünyanın en iyi, en başta gelen takımlarından biri. Terim’in kafasından geçeni biliyorum: Kolay kolay teslim olmak yok… Fenerbahçe de önemli bir iş başardı. Ancak, bu savunma oyuncuları ile işi çok zor. Kolayı zora sokuyorlar. Sıkışınca topu taca atmak, kornere atmak ayıp değil, hele günah hiç değil. Oyuncunun fiyakası da bozulmaz. Savunma oyuncuları uzun vuruşlarla top çıkarırlar; pasla, çalımla uğraşmazlar. Bir de kaleciler topa çıktıklarında, topu yakalamak ya da topa dokunmak zorundadırlar. Yüzde yüz emin olmadan kalesini terk etmek lüksleri yoktur; zırt vırt fırlayıp kaleyi boşaltamazlar. Beleşten gol yerler… Beşiktaş’ın Kasımpaşa yenilgisini yadırgamadım. Siz zihinsel olarak kafanızda bir kurgulama yapmadan, onun düşlerini kurmadan, hayallemeden hiçbir yere uçamazsınız. Ve seyirci olarak,kıskanılacak bir düzey yakalamış olan Çarşı’ya karşı bu performans ayıp oluyor. Sezon bitiyor, siz hala savunmayı bir noktaya getiremiyorsunuz. Bu çaresizlik durumunda, sokaktaki adama dek herkesin konuşma hakkı doğar. Beşiktaş’a yakışmıyor bu. Yazık … Karadeniz Fırtınası Trabzonspor bir girdaba yakalanmış gidiyor. Üzülmemek olmuyor. Yönetim, seyirciler, oyuncular… Durum karmakarışık … Ve hakemlerimiz… Seyirciden çektikleri, oyunculardan çektikleri yetmiyormuş gibi, son yıllarda kulüp yöneticilerinden de başları belada. Adamlar korumalarla soyunma odalarına girip çıkabiliyorlar. Korkutmalar, gözdağı vermeler, yarı kapalı küfürler, ben sana gösteririmler, benden söylemesi gerisini sen düşünler… Yani ne yapsın bu adamlar? Onların da aileleri var, onlarında onurları var. Kimse kimseyi paspas yerine koyamaz; koymamalı … Federasyonu da anlayamaz olduk. Biri bir ceza veriyor. Bir başkası cezayı kuşa çeviriyor. Yani oyuncular birbirini kırsın, ezsin, çiğnesin ve de elini kolunu sallayarak dolaşsın. Özellikle dışardan gelen futbolcular. Bunun adı da spor olsun. İyi valla … Bu makale 457 kez okundu Yükleniyor...
|