SON DAKİKA
![]() ![]() ![]() ![]() KORONA RAPSODİSİ...![]()
Korona rapsodisi
İzmit Kapanönü’ndeyim. Tuğrul çıktı karşıma. Birlikte kurduğumuz derneğin kurucu üyelerinden. Köşedeki kokoreç dükkânından içi alınmış yarım ekmek ve ayranla malı götürürken yakalandık. Üstüne çayı içerken bu defa Kasap Osman Kuyu’nun etlerine gözümüz ilişti. Evde ıslatılmış nohut için et almazsak olmazdı. Yandaki asri kuruyemişçinin gözü bizim üzerimizde imiş. Hurma ile başladık. Tuzsuz yer fıstığı dedim ama eve geldiğimde torbadan çıkmadı. Merak etmeyin, kaju, gün kurusu kayısı, antep fıstığı ve çiğ badem yerindeydi.
Sokaktan çıkalım derken otelci arkadaşlarımızla karşılaştık. Müşterisizlik, kapanan oteller, açılınca bizlerin nelerin beklediğini ve eski günlerin keyfinden söz ettik. Tatlıcı Güven’e verdiğimiz siparişi almaya gidemiyoruz bir türlü. Önünde sırada bekleyen müşteriler. Neyse ki bizim paket hazırlanmış, işaret ettiler. Tam çıkıyoruz fakat bu defa çok başarılı sporcu olup bir türlü okulu bitirememiş bir öğrencimizle karşılaşıyoruz. İnanılmaz hikâyeleri var. Onu ayrıca yazacağım. Doğrusu üzüldüm. Bir şekilde onun yeniden okula dönüp mezun olmasını isteyeceğim.
Tatlıyı aldık. Ama gözümüz bakırcı Üstün’ün sahanları üstünde. 60 yıllık bir dükkân diye hatırlıyorum. Yaşımdan biraz küçük. Kazanlar, tavalar, tencereler… Hepsi bakır, içleri kalaylanmış. Sorun bakayım yanınızdaki arkadaşınıza, “Kalay” nedir diye, bilecek mi? Bu arada sucuklu yumurta yapmak için bir sahanı torbamıza koyduk. Pazarlık ettik tabii…
Yandaki dükkânda 3 tane kalmış lavanta fidesi gördüm. Tanesi 5 TL. Satıcın kendisinin seçtiğini bana vermesini istedim. Eğer tutmazsa yenisini alabileyim diye... Bir haftadır canlanacak ümidi ile bekliyorum toprağa dikmek için… Eğer kendine gelirse bu Pazar bahçedeki yerine transfer edeceğim.
Karşıdaki yufkacıya uğradık. Kapanönü Sokağına giderken dönüşte alırız dedik ama geldiğimizde hepsi satılmış. Bu hafta herkes börek yemiş olmalı. Hepimizin kiloları artacak! Yanındaki manavdayız. İri kirazlar kutuya konmuş. Parasından söz etmek istemiyorum. Beynimi ısırdı. Gözüm kaldı ama çareler tükenmez diye düşündüm. Park ettiğimiz aracımızı aldık. Para üstününün dezenfekte edildiğini söyleyen görevliden anahtarı aldıktan sonra hızla evimize doğru yollandık.
Eve geldik, kapıda su tedarikçimiz. Ama bir sürprizi var: Arızlı’dan gelirken kiraz toplayıp bize getirmiş. Taptaze ve enfes... Mevsimin ilk kirazını yedik. Mayıs ayı güller ve kirazlara yakışıyor. Çilekler de fena değil ama onları çok iyi yıkamak gerekiyor. Üçtepeler’den Emrah kardeşimi aramalıyım, eskiden telefon ile konuşur sonra bir sepet dolusu çilek almaya giderdik. Murat ile konuştum, onlar organik tarımla uğraşıyorlar. Yumurtalar çoğalınca onları sucukla buluşturma zamanı geldi.
Korona günlerinde bir günün hikâyesini okudunuz. Nohut için kuzu eti derken, Köfteci Behçet paketlerini gördüm. Yemezsem gözüm açık giderdi. Yanında turşu, kırmızılahana, yeşilbiber, evde yapılmış bize gelmiş yoğurt ve yanında yemek sonrası içilmek üzere soğuk şişesinde bekleyen maden suyu… Demlenmiş çay kokusu geliyor. Tavşankanı renginde… Sonra haberler, biraz tartışma programı, kitap okuma, bahçede kısa bir yürüyüş, eve geliş, duş ve sonrasında uykuya hareket…
Normalleşmeye hazırlık olsun diye yazdım. Ama evde kalanlar için durum pek iyi değil. Birçok ahbabım var bu kısıtlamaya tabi olan. Onların da kısa sürede normal yaşama döneceklerini umut ediyorum. Sağlık ve şansla olun…
Not: Bu yazı, yeni normale geçmeden birkaç gün önce yazılmıştır.
Bu makale 951 kez okundu Yükleniyor...
|