SON DAKİKA
![]() ![]() ![]() ![]() OLİMPİK HİKAYELER!
Olimpiyatlara gidebilmek için yetenekli oyuncular ve takımların olması gerekiyor. Hemen her takım ve bireysel sporlarda önce kıta ve sonra dünya şampiyonalarına katılıp belirli dereceleri yakalamak şart. Ardından olimpik kotayı yakalıyorsunuz ve ver elini olimpiyat oyunları…
Bizde, görünüşte ve aslında hep böyle olmuştur ama olimpiyatlara gidecek sporcuların akredite olabilmeleri için normalde olimpiyat komitesi yetkili olsa da işi kotaran spor teşkilatıdır… Yeni kurulan müstakil bakanlıkla beraber hemen her sporun sevk ve idaresi sanki bu kuruluş tarafından yapılıyor gibi görünse de durum farklıdır. Olimpiyat Komiteleri “hükümetler üstü” bir yapıdır. Siyasetçilerin buraya girmelerine olimpik sözleşmeler nedeni ile müsaade edilmemektedir. Bizde siyasi olmadığı düşüncesi ile her spor genel müdürü otomatik olarak komitenin yönetim kuruluna girer. Bu nedenle, tüm spor genel müdürleri şimdiye kadar benim hatırladığım her yönetim kurulunda yer aldılar. Kuşkusuz kimlerin nasıl olimpiyat komitesine üye olacağı konusu hep tartışılagelmiştir. Bu yıla geldiğimizde üye almanın zorlaştırıldığını ve dondurulduğunu duydum. Belki e-posta ile konu tarafıma iletilmiştir ama bu kararın ciddi biçimde tartışılması gereklidir. Neden? Eğer bir yaptırım düşüncesi varsa, çok etraflı düşündükten sonra sonuçlara varılmalıdır. Alınacaksa tüzük ve yönergelere dikkatle bakılmalıdır. Bugün itibarı ile birçok spor ve spor bilim adamı spora mükemmel sayılabilecek destekler vermekle meşgul oluyorlar. Bunlardan bir tanesi Prof. Dr. Muzaffer Çolakoğlu’dur. Eski atlet ve sporcu, öğretim üyesi ve spor bilimlerine bir sürü katkısı olmasına rağmen hâlâ olimpiyat komitesi üyesi değildir. Bu bilgiyi geçmişte talebelik yaptığım Spor Akademisi döneminde başkanlığımızı yapmış olan Dr. Hüseyin Çolakoğlu’ndan öğrendim. Sanıyorum ben de her zaman milli olimpiyat komitesine üye olmanın zor olduğunu düşünürdüm. Kendi başıma değil, iki sevdiğim arkadaşımın zorla tavsiyesi ile üye olduğumu hatırlıyorum. Ama üye olup geriye baktığımda yüzlerce maç, onlarca ülke, onlarca bilimsel sportif toplantılar, vb. sıralanmış bana bakıyordu. Ege’de olduğum zamanlarda olimpik dayanışma kapsamında onlarca kursun yönetilmesinde çevirmenlik hizmeti bile yaptığımı düşündükçe ‘ne günlermiş’ diye hayıflanıyorum. Çünkü o zaman bile bazılarında gelen uzmanlardan bu işin sırrını öğrenme çabaları yatıyordu. Oysa gelenlerin birinci söylediği, ‘yeteneklileri keşfetmek, sonra da iyi bir antrenman ve yarışma koşulları yaratmaktır’ şeklinde özetlenebilir… Atletizm (Atmalar ve Engelli Koşular), Atıcılık (22 çap yivli), Hentbol, Yüzme aklıma gelen birkaç eğitim… Üstelik gelen uzman eğiticilerin çoğu dünya çapında ünlü sporcu ve aynı zamanda Üniversite mensupları idi… Desteklediğim turnuva ve diğer faaliyetlerin adlarını artık unutmaya başladım. Ama en önemli noktayı söylemeden geçemeyeceğim: İzmir’de o zamanki adı ile Büyük Efes Otelinde kalıyorum. Komite adına gelen bir görevli ile sabah kahvesi sonrasında yaptığım bir sohbette, komiteye (çalışan olarak) davet almıştım. Muhasebeden anlayıp- anlamadığımı sormuştu. Benim işimin bu olmadığını söyleyerek nazikçe reddetmiştim. Hata yapmışım… Orada olsaydım neler yapardım bilmiyorum. Ama hiçbir şey yapmadan masada oturan bir memur da olabilirdim. Belki daha da farklı olabilirdi… Gelelim şimdiki başkanımıza… Uğur Erdener hoca FITA başkanı. Dünya Okçuluk Federasyonu Başkanı. Bu müthiş bir şey… Az buçuk spordan anlayan bunun kıymetini bilir. Hocamız Hacettepe Üniversitesi Rektörlüğü sonrası 2020 için var gücü ile gaza basmış durumda. En üst makamlar bile bu yolda ciddi bir irade gösteriyorlar. Bu durum mutlu edici bir tablodur. Herkesin ama herkesin olimpik oyunların ülkeye getirilmesine dört elle sarılması gereklidir. Son cümle olarak şunu da hatırlatarak yazımı bitirmek istiyorum: Bu makale 952 kez okundu Yükleniyor...
Yorumlar yüklenirken lütfen bekleyiniz...
|