SON DAKİKA
![]() ![]() ![]() ![]() SAPTAMAÇLAR… SALLAMAÇLAR… SAKLAMAÇLAR…![]() Futbol mevsiminin başlarında neredeyse bütün takımlar, “Üç kulvarda da varız…” diyorlar. Hele seyircisi çok dört favori takımımız, şampiyonluklarını ilan bile ediyorlar!.. Aradan birkaç hafta geçiyor; yenilgiler, şerefli beraberlikler başlayınca, ağlayan ağalayana… Efendim, gereken transferler yapılmamış… Takımda eskiler ile yenilerin uyumu için zamana ihtiyaç varmış… Talihsiz sakatlıklar… Hakem suçlamaları… Yönetici – teknik adam çekişmeleri… Polemik yaratan yavan demeçler… Seyirci – futbolcu kavgaları… Para sorunları… Basının körükleyici tutumu… Bir bakıyorsunuz futbol arenası, futboldan uzaktan yakından ilgisi ve bilgisi olmayan insanların oyun alanına dönmüş… Saptamaçlar, sallamaçlar, saklamaçlar gırla… Bir yanda milyar dolarlarla çalkalanan bir sektör, bir yanda paralı iş adamları ve de futbol seyretmek isteyen çaresiz halk… Ya Futbol Federasyonu? Böyle bir kurum var; ancak kulüplerle ipler kopmuş. Karşılıklı güven ve saygı kalmamış…
Takımlarımıza dönersek; şampiyon adayları takımlarımızda yaşananlar, gördüklerimiz, işittiklerimiz futbolumuzun dibe vurduğunun resmidir. · Super Lig’de üç kulvarda oynayacak takımımız yok. Bir kulvarda doğru dürüst koşsunlar, yeter. O bile bizi futbola çeker.
· Çoğu takımımızın kaptanları, bu yerin sorumluluğunu içine sindirememiş durumda. Takım kaptanları sudan nedenlerle hakemin yakasına yapışamaz, itirazlarını lisanen, el-kol hareketleri ile hakaret düzeyine çıkaramaz. Bile bile kart görmeye, oyundan atılmaya, takımını yalnız bırakmaya hakkı olamaz. (Geçen yazımda bazı oyuncuların yorgunluk içinde olduklarını, bunların dinlendirilmeleri gerektiğine değinmiştim.) Açıkçası, futbolcularımızın çoğu nerede, nasıl faul yapılacağını bilmiyor.
· Kalecilerimiz inanılmaz hatalar yapıyorlar. Bazen kalelerinde bizim gibi seyirci oluyorlar. Gollerde, direklere çarpan toplarda put gibi durmaları, insanı şaşırtıyor. Kaleciler, yüzde yüz emin olmadan kalesini terk edemez. Hava toplarına ilk müdahale kalecilere düşer. Boy artı el avantajı bunu gerektirir. Ve de topları çift elle yumruklamak unutulmamalı. Bazı topları ayakla karşılamayı bir türlü beceremiyor çoğu kalecimiz. Büyük kaleci Turgay Şeren bu özelliklere sahipti ve de bu nedenle gerçek bir yıldızdı.
· Hakemlerimiz korku içinde maç yönetiyorlar. Büyüklere penaltı vermek sanki yürek istiyor. Hemen etrafını on tane futbolcu sarıyor. İten, çeken, küfür eden… Hakemler de can taşıyor. Bir yumruk, bir tekme ne yapar o insanı… Korkar değil mi? Kazara sahaya fırlayan bir seyircinin üstüne atılmayı bilen güvenlikçiler, niye hakemleri korumayı düşünmezler ki… Hakemlerden bu güvensiz ortamlarda doğru kararlar beklemek saflık olur. Bu konu hafife alınamaz.
· Teknik direktörler korku içinde… Oyuncu değiştirmek bir sorun… Oyundan alınan kişinin bir dövmediği kalıyor hocasını. Ceza… Neyin cezası?.. Oyuncusuna ceza verecek yönetimler kalmadı ki… Yönetici, oyuncusu ile senli benli olamaz. Bu bir şark kurnazlığı… Eliyle pasta yedirmek, ikide birde boynuna sarılıp şap şup öpmek… Geçti bu işin modası. Öyle yaparak sempati topladığınızı sanıyorsanız, çok gülünç olursunuz. · Basın ve televizyon konuşmacıları,fanatik taraftar rolüne soyunamaz. Spor yazarı, konuşmacısı, yorumcusu tarafsız olmak zorundadır. Bu yapılmazsa, futbolumuzu bu bataktan kurtarmak daha da zorlaşır. Unutmayalım ki, milyonlarca insan bu işten para kazanıyor; evine ekmek götürüyor. İnsanın bindiği dalı kesmesi mantıklı değil…
· Federasyon sanki borç içinde yüzen kulüplerimize ceza kesmek yarışında. Bir avuç fanatik seyirci bir kulübü perişan ediyor. Suçlu varsa, senin görevin o suçluyu bulup cezalandırmaktır. Yarın bu seyirci gösterileri şantaja dönebilir. Topla 40- 50 kişi… Akla gelmedik gösteriler yaptır. Saha kapatmak, para cezaları herkesi usandırdı, Bu işin sonu gelmez…
Bu makale 346 kez okundu Yükleniyor...
|