|
SON DAKİKA
SİYASİ SÜREÇLER DÜNYASINDA TÜRKİYE...
Biraz spordan kaçıp başka bir alana bakalım mı? Buyrun…
Bir kere coğrafi açıdan bakıldığında Türkiye artık tamamen anahtar diyebileceğimiz bir noktadadır. Bunun anlamı doğu- batı açısından bakıldığında Asya- Avrupa değildir. Birleşik Devletlerin her türlü baskısına rağmen Türkiye, aslında kuzey- güney ekseninin trigonometrik batısındadır.
Aslında bazı dostlarımın değerlendirmelerine göre ve itiraf edeyim ben de aynı görüşteyim, biz bir batı Asya ülkesiyiz. Bu durum dünyadaki bazı güçlerin dikkatini çekiyor ve coğrafyamızın farklı isimlerle anılması için ellerinden geleni yapıyorlar. Çünkü, topraklarımızın büyük bölümü Asya tarafında olsa da Avrupa’ya açılan kapılarımızın çokluğu dikkati çekmektedir. Yukarıdan aşağıya bir Ege Denizi, kara parçası olarak Trakya, Karadeniz tarafından kuzeye uzanan çizgilerle aslında Asya’nın batısı tanımı tam olarak bizi tarif edebilir mi acaba?
Ülke olarak 85 milyonluk bir nüfusa sahip oluşumuz aynı zamanda bir o kadar da tüketici grubunu barındırdığımız anlamına gelmektedir. Bu özelliğimiz, dünyayı endüstrisi ve üretimi ile yöneten ülkelerin iştahını kabartmaktadır. Gıdadan otomotiv sektörüne kadar inanılmaz bir ürün çeşitliliğine sahip olan bu ülkeler aralıksız bir çaba ile bize satış yapmak istemektedirler. Nitekim bu konuda başarılı durumdadırlar. Ticaretle beraber siyasi diyaloglar geliştirmeye çalışan bu ülkelerin, politikalarını ihraç etmeye çalışmaları şaşırtıcı değildir.
Çin’in tek adamlı kapitalist yönetimi artık tamamen ürün satma ve dünyadaki stratejik bölgelerde liman işletmeye yönelmiştir. Ürünler, uç ülkelere ne kadar yakın coğrafyalardan gönderilirse taşıma giderleri de bir o kadar düşük olacaktır. Limanlar aynı zamanda birer lojistik merkez olduğundan üretici ve satıcı bir ülkenin kâr oranı çok daha yüksek olacaktır.
Birleşik Devletler, ülkesinin endüstri ve ticaretini korumak için çeşitli gümrük vergileri ile akut bir şekilde önlem almaya çalışmaktadır. Bunun iki farklı sonucu bulunmaktadır. Birisi, bazı ürünlerin üretilmesinde ham madde tedarik giderlerinin çoğalması sonucu üretim maliyetlerinin artmasıdır. Diğeri ise, halkın kullanmaya alıştığı ürünleri satın alırken bu defa daha fazla ücret ödemeye başlamasıdır. Devasa boyutlardaki ticaretin küçük bir vergi uygulaması ile alt-üst olması aslında beklenen bir durum değildir.
Rusya’nın Ukrayna ile savaşı bir türlü bitmek bilmedi. ABD Başkanı bu konuda iddialı biçimde bir yaklaşım gösterse de işin içerisine silah ticareti girince galiba bu kavganın sürmesine göz yumuluyor. Kocaman bir birlik sonrası birçok devletin ortaya çıkmasına rağmen ticaret ve petrolün geleceği sebebi ile başlayan savaş eğer AB bu tutumunu sürdürmeye devam ederse asla sona ermez.
Dünyadaki ülkelerin bir kısmı ticaret hacimleri ve üretim değerleri ile siyaseti de baskılamaktadırlar. Kabul edin ya da etmeyin kendileri dışında hiçbir ülkenin rahat ve huzurlu olmasını istemezler. Ama görünür ama görünür olmayan yöntemlerle ülke yönetimlerine sızmaktalar ve işlerin kötü gitmesi için ellerinden geleni yapmaktadırlar. Bunu öğrenmek için çok fazla çabaya gerek yoktur. Etrafınıza bakın, bunu hemen fark edeceksiniz.
Kuşkusuz negatif bulduğumuz birçok konu ülkemizin geleneksel devlet yapısı, sağduyulu yaklaşımı ve yaşam kültürü ile bertaraf edilebilecektir. Burada partilerimize, sivil toplum kuruluşlarımıza, eğitim sistemimize bazı görevler düşmektedir.
En az 100 yıl sonrasının bir insan ve yönetim profili üzerinde yoğunlaşmak gerekir. Bunu yapabilmenin yolu kültür, insana yatırım ve ufuk açıcı siyaset tasarımlarıdır. Kısa vadeli, geçici çözümler ya da pansumanlarla idare edilen bir yapı, geleceğin tasarlanmasında asla yeterli değildir. Bu nedenledir, eğitim yeniden gözden geçirilmeli, hedef odaklı çalışmalar öne alınmalı, insanımıza değer verilmelidir. Çünkü bizim yaratıcı kaynağımız bu memleketin insanlarıdır.
İstanbul, 27 Ekim 2025
Bu makale 26 kez okundu Yükleniyor...
|