SON DAKİKA
![]() ![]() ![]() ![]() SPOR... AMATÖRLÜK... YARIŞMA...Spor, amatörlük, yarışma... Lance Armstrong’u düşünün, yedi defa Fransa turunu kazanmış bisiklet sporcusu… Kendi ülkesindeki antidoping kuruluşu onun bu kazanımlarının geri alınmasına karar verdi. Hatırlarsanız, bu sporcu testis kanserini atlatmış ve yeniden bisiklet sporuna dönmüştü. Çok eskilerde olimpiyatlarda yarışabilmek için pür amatör olma koşulu vardı. Herhangi bir destek aldığı iddia edilen bir sporcu asla olimpik oyunlarda yarışamıyordu. Öyle bir zaman geldi ki, oyunlarda yarışacak atlet bulunamama tehlikesi belirdi. Zamanın Uluslararası Olimpiyat Komitesi (IOC) bu duruma seyirci kalmayıp artık sporcuların spor için destek alabilecekleri kararını kabul etti. Amatör sözcüğü rafa kaldırıldı hatta amatörlük için “hevesli” sözcüğü kullanılmaya başlandı. Şimdi şu soruyu sorma zamanı gelmiştir: Madem doping yaparak yüksek başarı elde etmek isteyenler bulunuyor, onları ayrı bir kategoride yarıştırsak olmaz mı? Bu konu bir süre önce tartışıldı. Taraftar bulmadı dersem yalan olur. Doping içeren maddelerin üretilmesi aslında ilk zamanlarda hayvanların et ve süt artışı için dizayn edilmişti. Sonra bakıldı ki, insanın performans artışı için de etkili, bir şekilde kötü niyetlilerce kullanılmaya başlandı. İlk senelerinde yeterli kontrol ve testler olmadığı için sanıyorum bir hayli fazla sayıda bu maddeleri kullanarak şampiyonlar bile ortaya çıkmış olabilir. Antidoping kararları ve kontrol merkezleri oluşturulmaya başlanması ile soruna çözüm yolları bulunmaya başlandı. Legal ve dürüst yolla kazanılmayan başarılar rekordan sayılmadı. Hatta bu maddeleri kullananlar uzun seneler sonrasında itiraflarda bulundular… Madalyaları geri alındı, belki ders olur diye gazetelerde günlerce haber konusu edildi. Tüm bu önlemler dopingi engelliyor mu acaba? Çoklarına göre, şeytanın bile aklına gelmediği yöntemler uygulanıyor. Çünkü sporda bir madalya, hele bu altın olursa tadından geçilmiyor, anlatıla anlatıla bitirilemiyor. Ülkeler, alınan birkaç madalya ile bir dört yılı bunun hikâyesini anlatarak avunuyorlar. Buradan gelelim Sinan Erdem’e… Spor Bakanımız neden oraya gitmedi? Gelen bakanlara edilen protesto anlaşılır değildir. 2020 için yola çıkmışsak artık saplantılarımızdan kurtulmamız gereklidir! Takıntılarımızdan arınamıyoruz! Spor amatör değildir. Bu geçmişte kaldı. Yarışma sporun özüdür, arenadır. Her ne kadar arena sözcüğü bazılarını rahatsız etse de gerçeklerden kaçamayız. Spor profesyonel bir iştir. Profesyonellerin yapması gereklidir. Yöneticileri de profesyonel olmalıdır. Dürüst koşulların yaratılmasında ülke spor yönetimi ve spor federasyonlarının güçlü olması gereklidir! Seyirciye gelince, onlara eğer iyi bilgi akışları sağlanırsa bırakın protesto etmeyi alkışlamayı öğreneceklerdir. Unutmayalım, ileride bir organizasyonu almak istersek orada bağırılanlar değil, televizyonlarda görülen seyirci kalabalığı dikkate alınacaktır. Bunlara takılmanın anlamı yok. Bu zamanda tenise bu kadar çok seyirci toplayabilmişsek, buna da şükür demek gereklidir… Zaman zaman bardağın dolu tarafına bakabilmeliyiz. Bu makale 555 kez okundu Yükleniyor...
|