SON DAKİKA
![]() ![]() ![]() ![]() SPORUN YATSINAMAYAN ÖZELLİĞİ!..![]() Sporun hangi dalı olursa olsun, insan doğasının taşıdığı yarış düşüncesinin sonuçlarıdır. Daha belli kuralları ortaya konulmadan da, insanlar yarış içine girmişlerdir. Çünkü bu dürtü, insan yaşamının ayrılmaz bir parçasıdır. Danışıklı dövüşler, hileler, dopingler, tehditler, parasal ayartmalar, küfürler, onur kırıcı söylemler… Bunların hiçbiri ne sporcuları, ne seyircileri, ne de yöneticileri spordan soğutamamış; hele bu işlerden para kazananları, işlerinden zerre kadar alıkoyamamıştır. Spor, kim ne derse desin, bir yerinden 100 milyonlarca insanı esiri yapmıştır. Spor dünyasının tartışmasız en görkemli ve çekici dalı ise futboldur. Bir Messi seyredilmez mi? Eskilerden Pele, Garrincha, Didi, Eusebio, George Best, Bobby Charlton, Gerd Müller, Beckenbauer, Maradona, Kempes, Puscas, Di Stefano, Fontaine, Zidane… Seyrettiğim bu futbolcuların hiçbirinin “Milliyeti” kafama takılmamıştır. Sporun,özellikle futbolun güzelliğine, doyumsuz seyrine kendini kaptıran hiç kimse, kafasını milliyetçiliğe takıp, keyfini bozmak istemez. Yukarıda verdiğim bu adları bütün dünya Şimdi önemli bir noktaya değinmek istiyorum: Spor, ulusalcılığı aşma gücünü içinde taşıyan, müthiş bir olay, olağanüstü bir organizasyon… Dünyanın baş belası savaşların bir türlü kesilmediği şu günlerde, savaş halindeki ülkeler bile, sportif ilişkileri sürdürüyorlar; sürdürebiliyorlar… Uluslararası barış tehlikeli dönemlerden geçmekte. Ortadoğu, her gün kanlı olaylara sahne olmakta, birçok Müslüman ülke insanları acımasızca birbirlerini öldürmekteler. Nükleer silah yarışı, sözlü kavgalarla geçiştirilecek gibi değil. Toplu ölümlere neden olan kimyasal silahlar kullanılıyor. Uzun menzilli füzeler, insansız uçaklar, nükleer denizaltılar dünya için büyük tehlike… Ne var ki, çeşitli ırklardan, çeşitli dinlerden, çeşitli diller konuşan sporcular, sanki bunların hiçbiri yaşanmıyormuş gibi, kendi dallarında sporlarını sürdürüyorlar. Daha 25- 30 yıl önce Avrupa sokaklarında tek tük görülen siyahi insanlar, şimdi Britanya, Almanya, Hollanda, Fransa, İspanya başta olmak üzere, Baltık ülkelerinde bile futbol sahalarının, basketbol, voleybol, hentbol karşılaşmalarının vazgeçilemeyen kişileri… Bizde bile Sırp’tan, Yunan’dan tutun, bizi elli yıldır AB’ne almayan ülkelerin futbolcuları, basketçileri Türk formalarını taşıyorlar. Afrikalı futbolcusu olmayan futbol takımımız kalmadı sanırım. Spor yürüyüp gidiyor. Daha yakın zamanda Trabzonspor, Güney Kıbrıs’a gitti maç yaptı. Fener Basketçileri gene Kıbrıs Rum takımı ile karşılaştı. Bunlar spor adına sevindirici görüntüler… Sözü şuraya getirmeye çalışıyorum. Sporumuzda görülen ve hepimizi üzen doping, şike, sporculuğa yakışmayan kavgalar, yavan ve de karşı tarafı derinden yaralayan demeçler, konuşmalar, basın kışkırtmaları, dedikodular, umarım yerini dengeli bir ortama bırakır yakın zamanda. Çünkü dünyamızı büyük belalardan koruyabilirse ancak spor koruyabilir. Kini. nefreti değil, dostluğu, sevgiyi, saygıyı, insancılığı öne çıkarmaya çalışalım. Futbol arenası başta dört büyük takımımızın başkanları olmak üzere, derbi maçlarını şeref locasında yan yana seyretseler, seyircileri birlikte selamlasalar, maç başında birbirine sarılan bu insanlar, maç sonunda da uygarca birbirlerini kutlayıp uğurlasalar… Bu söylediklerim düş mü?
Bu makale 387 kez okundu Yükleniyor...
|