SON DAKİKA
TATİL HİKAYESİ (2)Birinci yazımı Ağustos ayı içerisinde Antalya’da iken yazmıştım. Oraya gitmeden önceki Sabiha Gökçen’den söz edeyim. Merak etmeyin kendisinden değil, adını taşıdığı Havalimanından bahsetmek istiyorum. Yapıldığından hemen sonra sinek avlayan, ama Ali Sabancı havayolu işletmeciliği şirketi kurup, burayı neredeyse üs haline getirince Turkish Airlines yavru şirketini yaratıp yolcu taşımaya başladı. Yolcu sayısı arttı, havayolu taşımacılığı başka bir boyut kazandı. Bir ara, o havalimanından çok yolcu taşıyan şirketin şöyle bir reklâmı vardı: “Buraya gelen her iki yolcudan birisi bizim misafirimiz.” Doğrusu haklıydılar çünkü, o ara sık uçtuğum kentlere giden gelenler birbirlerini tanıyorlar, biniş kartı almaları esnasında yan yana oturmayı istiyorlardı. Yazdıklarım taşımacılık yapanlar ve onların gelişmeleri üzerine. Şimdi ise alanın durumuna göz atıyorum. Dakika bir, 4-5 adet ilk giriş güvenlik bandı var ama yalnızca birisi açık. Henüz öğleye yakın bir zaman dilimi. Kuyruk uzun, dışarıya taşmış ve sigarayı hayatta hiç denememiş olan ben, dışarıda son dakika sigaralarını içmekte olanların arasında kalıyorum. Sıradayız, yavaş yavaş ilerleyip desk’te (buralarda öyle deniyor) kimliklerimizi verip biniş kartı alacağız. Arkamızdakinin nefesi ensemizde. Buyrun önden siz geçin diyorum, hiç tınmıyor geçiyor. Şaşkınlık içerisindeyim ama sakin halim hırsımın önüne geçiyor. Nihayet sıra bize geldi. Yer için mümkünse kanat hizasındaki çıkış bölümündeki koltuklardan ikisini verebilir misiniz deyince görevli, bunun mümkün olmadığını IATA kuralları gereği buraya ancak gençlerin oturabileceğini söyledi. Peki deyip kadere razı olduk. Sıkı durun şimdi: Kimliklerimizi alınca (o gün sürücü belgelerimizi kullandık) birden gülümsedi. İkimizin de A2, yani motosiklet için gerekli olan sürücü sertifikasını sahip olduğumuzu görünce “Hmm şimdi durum değişti, sizin motorunuz da var, değil mi?” sorusunu yapıştırdı. Uçuşumuzu kanat hizasında istediğimiz koltukta yaptık. Yanımızda Barcelona’dan dönen aslen Konyalı ama Antalya’da çalışan bir bayan öğretmen. İsmini vermeden aktarıyorum, yazarsam kızar, ayağında neredeyse boyundan büyük topuklu ayakkabıları… Tehlike anında nasıl aktif davranıp acil çıkışın kapısını açacak? Kesin uçakta kalırdık olası tehlikede… Bu demektir ki, deskte çalışanlar, bayanlara bu yerde koltuk verirken bir de ayakkabılarını gözlemelidirler. Kabine geldiklerinde bu defa hosteslerimiz deskteki kontrolden kaçan kişileri ayakkabıları nedeni ile uyarıda bulunmalıdırlar. Merak etmeyin, buraya oturanlara hostesler gelip tehlike anlarında neler yapmalarını gerektiğini açıklıyorlar. Kabul etmedikleri taktirde yerlerini değiştiriyorlar. Gelelim tuvaletlere… Kaybetmek üzereyiz. Kabinlerin tamamı gözden geçirilmeli… Gizlice sigara içenler var… Tuvalet kapılarının iç taraflarına ortamda sensor bulunduğunu ve sigara dumanı nedeni ile alarm zillerinin çalacağı ibaresi konulmalıdır. Nitekim olası kullanımda bu sistem devreye girmelidir. Zemin temizliği eskisi gibi değil ve temizlik için kullanılan araçların temizliğe ihtiyacı var! Keza bu işi yapanların kılık kıyafetleri de gözden geçirilmelidir. Bir kere, ter kokmamalıdırlar! Yolcular, biletleri üzerine çok ciddi havalimanı vergisi ödemektedirler. Verdikleri paranın karşılığını bekliyorlar. Benden uyarması… Bugünlük iki ayrı konuyu ele aldım. Antalya sonrası Stockholm ve İzmir turlarım oldu. Şu an İzmir Adnan Menderes havalimanındayım. Uçuşuma epey zaman var. Şimdi mekan ismi vermeyeyim, girdim içeri ama sanki sigara salonu… Sigaraya fazla takık birisi olduğum anlaşıldı galiba… Vantilatörler konulmuş, klima çalışıyor. Ama şu koku alma konusunda çok hassas olan burnum affetmiyor beni. Işık hızı ile kendimi dışarıya atıyorum. Başka bir yere geldim. Şişesini 10 kuruş olduğunu bildiğim 50 cl su 2.75 TL… Olsun, bakın masada oturdum, ortam serin, şu okuduklarınızı yazdım. Helal olsun. Devamı yine bir başka yazıda… Bu makale 544 kez okundu Yükleniyor...
|