SON DAKİKA
![]() ![]() ![]() ![]() TEKNİK ÜNİVERSİTELİLERE YAKIŞMAZ BU!..![]() Son yıllarda futbol maçlarında, saha içi ve saha dışı öyle yavanlıklar yaşanıyor ki, ister istemez, “Meydan Savaşı mı, Meydan Dayağı mı?” diye soracağımız geliyor. Sanki futbol değil de, kavga izliyoruz. Maçlar, basının da şişirmeleriyle hep yüksek tansiyonda oynanıyor. O tansiyon yüksekliği seyirci olarak bize de bulaşıyor. Ülke boyutunda yaşanan "ÖTEKİLEŞTİRME- ÖTEKİLEŞME hastalığı", spora da yayılıyor. Bir sevgisizlik ki, tedavisi günden güne zorlaşıyor. Maçlarda yan yana oturarak, takımlarını izleyen Kulüp Başkanları, artık o dostluk resimlerini vermez oldular. Belki de tabanlarından gelen seslere uymak zorunda kaldılar. Nerden baksak üzücü durumlar… İlkin seyirciler arasında başlayan sürtüşmeler, seyircisiz oynamalara, karşı takımın seyircilerini stada sokmamaya kadar uzandı. “Öteki mi? Öyle ise düşmanımdır…” yaklaşımı karşısında üzülmemek mümkün mü? Ülkemize yazık oluyor değil mi? İstanbul’da, Teknik Üniversite yıllarımda futbol maçlarını kaçırmazdım. Maçlar İnönü Stadında oynanırdı. Başka düzgün stadımız yoktu zaten. Ana giriş kapısı tarafı Numaralı Tribün idi. Maçka’ya giden yol tarafı da Kapalı Tribün diye adlandırılırdı. Kapalı tribünün Dolmabahçe’ye bakan tarafındaki iki sütun arası Galatasaray taraftarlarının yeriydi. Orta yer Beşiktaşlıların, onun yanı Fenerlilerin … Bu ayrım işi resmi bir karar mı idi, bilmiyorum doğrusu. Ancak taraftarların kendi takımlarının maçları olsun olmasın, seyirci olarak hep bu şekilde yerlerini alırlardı. Ufak tefek tartışmalar olurdu, ama seyircilerin birbirine girdiklerini, kavga yaptıklarını hatırlamıyorum. "Sopa, döner bıçağı, pala…" Bunlara tanık olmadım hiç… O yılların renkli bir fanatiği vardı İnönü Stadının: "Karınca Ezmez Şevki…" Koyu bir Galatasaray yanlısı idi. Taksisi vardı; Galatasaray renkleri ve bayrakları ile süslü. Kendisi de sarı- kırmızı püsküllerle süslü, özel bir giysi giyerdi. Galatasaray takımı sahaya çıktığında yukarda söylediğim sütunlar arasında ayağa kalkar, kollarını kanat gibi açar, takımını selamlardı. Onu Galatasaraylıların yanında, "Diğer takımların taraftarları" da alkışlardı. Galatasaray oyuncularının bazıları tribünün önüne gelerek Şevki’yi selamlarlardı. Ancak Kral Metin Oktay özellikle gelir, onu özel olarak selamlardı... Bir maç sonrası, Teknik Üniversite’nin yurdunda kalan bazı arkadaşlar, yenilen takımın tabut gibi bir sandukasını, üniversitenin önüne koymuşlardı. Sonuçtan memnun çıkan seyirciler sandukaya para atmaya başlamışlardı. Başka bir gurup hemen sandukayı kaldırdılar; herhangi bir yavanlığa sebep olmadan, gösteriye son Bunları niye anlattım ? Bunlar benim yaşadığım, tanık olduğum olaylardır. Aradan 50 yıldan çok zaman geçmiş; nerden nereye gelmişiz ? O günlerin futbol severleri ile bugünküleri kıyaslamak bana acı veriyor. Ve biz o zamanlar "Ne mutlu seyircilermişiz", Bu makale 518 kez okundu Yükleniyor...
Yorumlar yüklenirken lütfen bekleyiniz...
|