SON DAKİKA
TRİBÜNSÜZ STATLAR!
Olur mu demeyin, bal gibi olur! Önceki dönemin Gençlik ve Spor Bakanı, hazırlattığı projelerle ülkenin neredeyse yarısına tekabül edecek sayıda yeni stad inşaatlarını başlattı. Fırsat bulup gittiğim şehirlerde bu inşaat alanlarını gezmeyi sürdürüyorum. Yakın tarihte Kocaeli'de bunlardan bir tanesinin temel atma töreni vardı.
Bu statların inşa alanlarında bir gariplik var. Ya şehir merkezinden çok uzakta ya da ulaşımı oldukça zor olacak bölgelerde bulunuyor. Kuşkusuz her zaman merkeze yakın yerlerde bu kadar büyük yüzölçümlü arsalar bulmak kolay değil. İşin ilginç yanı bu statların kendi ilçe sınırları içinde olmasını isteyen Belediye Başkanları da var. Uzak yakın olması konusu çoğunu ilgilendirmiyor. Havalimanı yapıp yolcuların oraya nasıl gidip-geleceği konusu kaderlerine terk edilmiş bir yapı varken spor için inşa edilenlerin müşterilerinin rahatlığı çok önemli olmasa gerek. Üstelik çoğu zaman seyirci ve taraftar şiddeti nedeni ile takımların ceza almaları çok sık gündeme gelince başka önlemler almak gerekli değil midir? Bu konuya hızlı bir cevap veriyorum; statların tribünsüz inşa edilmesini dile getiriyorum. Nasıl olsa bir yayıncı kuruluş ortaya çıkıp bu maçların yayın hakkını satın alıyor. Maçlar öncesi, esnası ve sonrasında bile inanılmaz sayıda reklam almayı başarıyorlar. Düşünsenize, bir derbi esnasında stadın dışındakiler on binlerce kişiyi buluyor. Doğru rakamları bulmak için bir grup çalışıyor. Bilgileri alınca sizlerle paylaşırım. Daha çok TV seyircisinin olması stada gelenlere göre daha fazla para kazandırmaktadır. Yayın için ödenen paralar, abonelikler ve en dehşetli kısmı ise verilen reklamların derhal yeni müşteriler tarafından tercih edilmesi halinde yemeyip yanında yatmak gibi bir şey olsa gerek. Televizyon alışkanlığımız, maçları rahat koltuklarda izleme yaklaşımımız, yayınımız yoksa her 10 dakikada bir çay içmek zorunda bırakıldığımız yayını buluna kafelerimizde geçirdiğimiz saatler... Spor; sistem, program, organizasyon ve rekor sözcüklerinden oluşan tek heceli bir terim. Futbol bunların içinde ayrı bir sektör. En çok sevilen, en çok taraftarı ve seyircisi olan bir oyun. Dikkat ediniz “spor” değil “oyun” demeyi tercih ediyorum. Oyun denilince bunun kazananı ve kaybedeni olacaktır. Eğlenceli ve keyif verici olmalıdır. Arada mızıkçılık yapanlar çıksada medya bunu idare etmektedir. Bacasız endüstri olması sebebi ile para akışlarında kontrolsüzlükler ortaya çıkmakta, hatta yüksek vergi kaçaklarına rastlanılmaktadır. Bu oyunun sahnesi statlar oluyor. Bunlar yapılırken, inşa edilirken çok yönlü mimari tasarımlar uygulanmalıdır. Oraya geliş gidişler, raylı sistemler, bisiklet yolları, çok büyük otoparklar planlanmalıdır. Bütün bunların yanında atladığımız ve dikkat edildiğini sanmadığım bir konu ile yazımı bitiriyorum: Bu statları hangi zeminlerin üstüne yapıyoruz? Geçenlerde, deprem ile ilgili bir çalıştayı izlemek üzere katıldım. Çalıştayın önemli aktörlerinden biri beni görünce çok şaşırdı. ”Hocam bizi şaşırtmaya devam ediyorsun, deprem çalıştayına bile geliyorsun” dedi. Ona verdiğim cevap çok basitti: “Spor tesis ve statları yapılırken oraların zemin etütleri yapılıyor mu, onu merak ettiğim için buraya geldim” dedim. Velhasıl spor ve spor yapıları denilince ülkemizdeki deprem gerçeği göz ardı ediliyor. Bundan söz edenler için “kötü niyetli” lafı yapıştırılıyor. Spor tesislerimizin her tarafı geleceğin şekillenmesindeki gençlerimizin ve her yaşta olanlarımızın hizmetinde olacağı itibarıyla, hem sağlamlık hem estetik hem de kullanım bakımlarından harika eserler olmalıdır. Bu konuları sizlerin dikkatlerine sunuyorum. Bu makale 579 kez okundu Yükleniyor...
|