SON DAKİKA
![]() ![]() ![]() ![]() ÜST YAPI... ALT YAPI...![]() Toplumsal ilişkiler uygarlığa paralel olarak genişliyor… Özellikle sanayi yatırımları, buna bağlı olarak uzmanlık dallarının artması, kalifiye işçi ihtiyaçlarını ön plana çıkarıyor. Benim ilk gençlik yıllarımda, el yapması (Çaput, ağaç, yontu kırıntıları) uydurma toplarla, cami avlularında, şurada burada mahalle çocukları top oynarlardı. Herkes hem hakem, hem oyuncu idi. Futbol topu almak, ancak herkesin katılımı ile toplanan parayla mümkündü. Bir futbol ayakkabısı almak tam bir hayal idi. Ben lise takımında oynarken ancak bir futbol ayakkabım oldu. Hakemleri o yaşlarda gördük. Bunlar ya spor öğretmenleri, ya da eski sporculardan sağlanırdı. Özel bir eğitimden geçtiklerini sanmıyorum; 1950’li yıllardı… Malzemeci lise hademelerinden biriydi. Herkes kendi formasını evinde annesine yıkatırdı…
Bunları niye anlattım, şunun için: Şimdi futbol dendi mi, en az 30- 40 kalem görevli sayabiliriz de onun için… Oyuncular, teknik adamlar, hakemler, malzemeciler, spor yazarları, transfer izleyicileri, komisyoncular, yöneticiler…Say say bitmez! Ancak bunların ortak bir özellikleri vardır. Çünkü futbol özellikli bir organizmadır. Herkes kendi işinin uzmanı olmuştur. Ve de az veya çok futboldan anlarlar. Örneğin korner dendi mi, ofsayt dendi mi yüzünüze trene bakar gibi bakmazlar. Eskiden, yönetimler genellikle emekli, ünlü futbolculardan oluşurdu. Bunların çoğu kendi yağı ile kavrulan, belli düzeyde geliri olan kimselerdi. Ancak hepsi saygın, takımı için canla başla çalışan kimselerdi. Süleyman Seba’nın evi Şeref Stadı’na çok yakın olduğu için, Beşiktaş Kulübünde yatıp kalktığı söylenirdi. Galatasaray’ın Gündüz Kılıç’ı da öyleydi.
Şimdi neredeyse profesyonel takımlarımızın yöneticileri hepten iş adamları. Paralı kimseler açıkçası... Kendi takımlarına ne gibi maddesel yardımda bulundukları konumuzun dışında. Ancak şu soruyu sormak hakkımız var. Bu denli stresli bir iş olan futbol yöneticiliği, bu bol paralı kimselere neden bu kadar çekici gelmektedir? Heyecandan protezini leblebi gibi çiğneyenler, istediğim yeri basarım diyenler, milyon insanı toplarım diyenler… Ayrıca bu kimselerin, seyirci, futbolcu, hakem ve üst organizasyonlarla olan sürtüşmeleri anlaşılır gibi değil! Çünkü bu işler, yani yöneticilik, “amatörce anlayış içinde” yürütülüyor. Kimsenin bir kuruş aldığı yok. Gel gelelim, yönetimler, eski yöneticilerle, karşıt takım yöneticileri ile federasyonla, oyuncularla, hakemlerle, hatta kendi aralarında bile çekişme içindeler. Bu insanlar niye kendilerini gerçekten çok sıkıntılı olan bu işlere atıyorlar, anlaşılır gibi değil! Ve de şurası bir gerçek, bu kimseleri, bu işin başına geçmeden önce, hiçbir futbol meraklısı bilmiyor! Ama medyamız, bu kimselerin öksürmesini bile manşete taşıyor. Boy boy fotoları her an karşımızda; iri puntolu demeçleri baş köşelerde… Sanırım olay burada düğümleniyor. Bir de günümüzde, diyelim bir boya reklamı bile, bir bal reklamı bile, ki hepsi beş on saniyelik bir süre, insanlara ancak rüyalarında görecekleri milyonlar kazandırıyor!..
Futbola dönersek, son haftalar ve alınan sonuçlar gösteriyor ki, İstanbul’un üç büyüğü her yıl olduğu gibi bu yıl da şampiyonlukların favorileri... Ne var ki, oynanan oyunlar kimseyi tatmin etmiyor. Taraftarlar zaman zaman ecel terleri döküyorlar. Sonra penaltı olayı, yer yer bazı oyuncuların oyununa bırakılmış sanki. Burada hakemlere bu oyuncuları yakından izlemek düşüyor. Çünkü olay hep aynı mizansen içinde biçimleniyor. Oyunun vebalı da hakem üzerinde kalıyor… Bazı kışkırtıcılar devre arası yaklaşırken ocağı körüklemeye başladılar bile. Şuraya bir, şuraya iki adam alırsak, şampiyonuz havalarına girdiler gene… Bir iki adam 3- 5 milyon lira!.. Borç batağındaki takımlar lütfen dolduruşa gelmeyin. Elinizin altındaki yetenekleri çürütmeyin alt yapı çukurlarında. Onlar bizim umut bağladığımız çocuklarımız… Ne vakit kendimize döneceğiz bilemiyorum. Bursaspor’a gelen kupa yasağı, herkese bir ders olur umarım! Bu makale 426 kez okundu Yükleniyor...
|