O HEM FUTBOLCU, HEM BEYEFENDİ!

Ama inanın ki; genç futbolcu, Monaco’ya gol atmasaydı da, yine konuşulan ilk isim olurdu!

Neden?..

Cenk, 1 Temmuz 2014’te Karakartal’a geldiği tarihten bu yana en yüksek performansını sergiliyor da ondan…

Bir golcünün sahada yapması gereken ne varsa, onu yapıyor!

Ama bununla da yetinmeyip, defansına yardıma geliyor, karşı savunmaya baskı uyguluyor, ver- kaçlar yapıyor, rakibi kovalıyor, gerektiğinde kanat oynayıp ortalar yapıyor, asist deniyor…

Saymakla bitmeyecek kadar güzel özellikler bunlar…

Cenk, maç ayrımı da yapmıyor; ister Avrupa’da oynasın, ister Süper lig ya da kupa da, fark etmiyor onun için…

Hatta, özel karşılaşma bile olsa, gayretini yine üst seviyede gösteriyor!

Bu bir futbolcu için son derece önemli bir özellik…

Cenk’in yükselen grafiği onu, sadece Beşiktaş’ın değil Milli takımın da vazgeçilmez santrforu yaptı!

Bonservis ücreti hayli yükselmiş diyorlar…

Anasının ak sütü gibi helal olsun…

                                                  * * *

Şimdi TV’de yorum yaparken, size Cenk sorulduğunda nasıl bir yanıt verirsiniz?

Herhalde görünen bu performansı översiniz!

Teknik Direktör Mustafa Denizli ile eski ünlü futbolculardan Rıdvan Dilmen, beklediğim gibi önce Cenk’i övdüler!

Büyük bir gelişme gösterdiğini de ifade ettiler!

Buraya kadar güzel!

Ama sonra işi öyle bir noktaya getirdiler ki, Cenk’in bildik yabancı golcülere yaklaşamadığını, gerilerde kaldığını, performansının 150-180’lerde olduğunu, 200-250’lere gelmediğini vurgulama gereğini hissettiler.

Hatta, Dilmen “Cenk geleceği en üst noktada. Daha ilerlemesini arzu ederim ama ilerleyemez. Tavan yaptı” dedi…

Şimdi, ben önce, “Cenk neden dünyaca bilinen golcülerin bu denli gerisinde gösteriliyor?” diyor ve soruyorum:

“Daha ne yapması lazım; ağzıyla kuş mu tutsun?..”

Yorumcular maalesef değerlerimize sahip çıkma konusunda tutucular!

Genelde övmeyi değil, yermeyi seviyorlar…

İster istemez aklıma, “Reyting kaygısı” geliyor.

“Acaba” diyorum, “Muhalefet yapmak, yermek, kötülemek, ağır eleştirilerde bulunmak izleyici mi çekiyor?..”

Mustafa Hoca ile Rıdvan Dilmen’i, kronikleşen yavanlıklarıyla iyice kabak tadı veren yorumculardan elbette ki, ayrı tutuyorum.

Aralarında dağlar kadar fark var…

Üzüldüğüm husus, Cenk’le ilgili yaptıkları o denli güzel saptamalardan sonra, böyle yerici hatta kırıcı olabilmeleri…

                                                     * * *

Neyse biz yine Cenk’in yükselişine dönelim…

“Kimdir bu cenk Tosun?” sorusuna cevap arayalım.

26 yaşındaki futbolcumuz Almanya Wetzlar doğumlu. Futbola orada başlıyor; sağlam bir alt yapısı var anlayacağınız.

Cenk’in Türkiye serüveni ise 6 yaşında futbola başladığı E. Frankfurt’tan Gaziantepspor’a gelişiyle başlar!

Gurbetçimiz, ilk sezon iyi görüntü çizerken, son iki sezon vasat bir performans sergiledi.

Belli ki, G.Antep’te mutlu değildi.

2014’te Beşiktaş’a gelen genç oyuncu, sırasıyla Demba Ba, Mario Gomez ve Aboubakar’ın gölgesinde kalmasına rağmen, bitmek bilmeyen inanç ve azmiyle çalışmalarını aksatmadı ve hep hazır durumda oldu.

Şenol Güneş, ona kısa süreler görev vermesine rağmen, o hiç tepki göstermedi, profesyonelce çalışmalarını sürdürdü.

Oyuna girdiği zamanlarda da görevini layıkıyla yaptı.

Ve sonunda Cenk Beşiktaş’ta ve de Milli takımda “1 Numara” oldu!

Elbette onun da hataları, yanlışları, eksikleri var; sonuçta o bir insan…

Ama Cenk gibilerini yermek yerine; övmek, ona hak ettiği değeri vermek de bizlere düşer…

Bonservis değerinin 60 milyon Euro’lara fırladığı söylenen Cenk’in, yoluna “şımarmada” devam edeceğine ve daha da yükseklere tırmanacağına inanıyorum…

Yazımı, Mustafa Kemal Atatürk’ün; “Ben sporcunun zeki, çevik ve aynı zamanda ahlaklısını severim” sözleriyle bitiriyorum…

Sevgiyle kalın… Ahlaklı kalın…


KAYNAK: Başkent Gazetesi